Ahmet Aytaç, Kale Gündem - Haberler - Son Dakika Haberleri - Malatya Kale İlçesi sitesinin yazarı
DOLAR

32,4076$% 0.1

EURO

34,8101% -0.04

STERLİN

40,7138£% 0.23

GRAM ALTIN

2.394,31%-0,09

ÇEYREK ALTIN

3.939,00%-0,05

BİTCOİN

1933661฿%4.51424

İmsak Vakti a 02:00
Malatya PARÇALI BULUTLU 17°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Ahmet Aytaç

Ahmet Aytaç

20 Haziran 2023 Salı

    Faiz kararı

    Faiz kararı
    5

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Kale Gündem – Geçen hafta birçok Merkez Bankası’nın faiz kararını açıkladığı haftaydı. Bütün dikkatler bu hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 22 Haziran’da vereceği karara çevrilmiş durumda. Piyasaların gözü kulağı Perşembe günü açıklanacak Para Politikası Kurulu’na çevrilmiş durumda. Fed faizleri sabit bırakırken, ECB 0,25 puan faiz artışına gitti. Küresel ekonomideki durgunluk Merkez Bankalarını ihtiyatlı davranmaya mecbur bırakıyor. Küresel piyasalarda 2024 yılına kadar herhangi bir faiz indirimi beklenmiyor.

    Merkez Bankası Para Politikası Kurulu

    Perşembe günü bir faiz artışının olacağı kesin. Mehmet Şimşek’in göreve gelmesinden sonra MB Başkanı’nın Hafize Gaye Erkan olması ve Cumhurbaşkanı’nın tutumundaki yumuşama da bunun habercisi. Ancak faizin ne kadar artacağı ile ilgili henüz netleşmiş bir oran yok. Uluslararası birçok kuruluşun tahminlerini paylaşmak istiyorum:

    Standart Chartered: %14

    Mugf: %20

    Unicredit: %20

    Morgan Stanley: %20

    Capital Economics: %22

    Bofa: %25

    Citibank: %25

    Jpmorgan: %25

    Goldman Sachs: %40

    Ortalama yüzde 20 – yüzde 25 civarında bir faiz artışı beklentisi vardır. Ancak unutmamak gerekiyor ki Cumhurbaşkanı’nın ikna edilmesi gerekiyor. Faiz artış oranının ne kadar olacağı tamamen Cumhurbaşkanı’nın rızasına bağlı.

    Para Politikası ve Araçları

    Aslında yukardaki açıklamaları somutlaştırmak için para politikasını ve para politikası araçlarını bilmek gerekiyor. Kısaca biraz teknik bilgiye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Olabildiğince sade anlatmaya çalışsam da iktisat bilimine ait bazı terimleri bilmeyince anlatılanlar tam yerine oturmuyor. Para politikasının kısaca tanımını yaptıktan sonra alt başlıklar halinde bazı kavramlara değinelim.

    Para politikası, bir ülkenin para arzını ve faiz oranlarını düzenlemek suretiyle ekonomik büyümeyi teşvik etmek veya enflasyonu kontrol altında tutmak amacıyla kullanılan politika araçlarıdır. Aşağıda, para politikasının temel araçlarını açıkladım.

    Faiz oranları: Merkez bankaları, ekonomik büyümeyi teşvik etmek veya enflasyonu kontrol altında tutmak amacıyla faiz oranlarını belirler. Genellikle politika faiz oranı olarak adlandırılan bir ana faiz oranı kullanılır. Düşük faiz oranları, kredi maliyetlerini düşürerek yatırımları ve tüketimi teşvik ederken, yüksek faiz oranları enflasyonu kontrol etmeyi amaçlar.

    Rezerv gereksinimleri: Merkez bankaları, bankaların ellerinde tutmaları gereken asgari rezerv miktarını belirler. Rezerv gereksinimleri artırıldığında, bankaların kredi verme kapasitesi azalır ve para arzı düşer. Bu, enflasyonu kontrol etmeyi amaçlayan bir politikadır. Tersine, rezerv gereksinimleri düşürüldüğünde, bankalar daha fazla kredi verebilir ve ekonomik büyümeyi teşvik edebilir.

    Açık piyasa işlemleri: Merkez bankaları, hazine bonosu veya devlet tahvili gibi finansal enstrümanları alıp satarak para arzını etkileyebilir. Bu işlemler, piyasadan likiditeyi çekebilir veya piyasaya likidite sağlayabilir. Örneğin, merkez bankası hazine bonosu satın alarak piyasadan para çeker ve para arzını azaltır. Tersine, hazine bonosu satarak piyasaya para enjekte eder ve para arzını artırır.

    Döviz kuru müdahaleleri: Bir ülkenin merkez bankası, döviz kuru politikasını etkilemek için döviz piyasasına müdahale edebilir. Eğer yerel para birimi değer kazanıyorsa, merkez bankası döviz satın alarak yerel para biriminin arzını artırabilir ve değerini düşürebilir. Tersine, yerel para birimi değer kaybediyorsa, merkez bankası döviz satışı yaparak yerel para biriminin değerini yükseltebilir.

    Bu araçlar para politikasının temel unsurları olmakla birlikte, merkez bankaları ekonomik koşullara ve hedeflerine bağlı olarak diğer politika araçlarını da kullanabilirler.

    İletişim politikası: Merkez bankaları, para politikası kararlarını ve niyetlerini açıklamak suretiyle piyasaların ve halkın beklentilerini şekillendirebilir. İletişim politikası, öngörülebilirlik sağlamak ve piyasalarda istikrarı desteklemek amacıyla kullanılır. Merkez bankaları düzenli olarak toplantılar düzenler ve politika kararlarını açıklarlar.

    Makroprudansiyel önlemler: Merkez bankaları, finansal istikrarı sağlamak için makroprudansiyel politika araçlarını kullanabilir. Bu araçlar, finansal kuruluşların sermaye gereksinimlerini artırma, kredi standartlarını sıkılaştırma ve riskli finansal faaliyetleri düzenleme gibi tedbirleri içerir. Bu politikalar, finansal krizlerin önlenmesine yönelik önleyici bir yaklaşımı temsil eder.

    Hedeflenmiş kredi politikaları: Merkez bankaları, belirli sektörlerde veya bölgelerde kredi arzını yönlendirmek amacıyla hedeflenmiş kredi politikaları uygulayabilir. Örneğin, bir ülkede konut sektörünü desteklemek için özel bir konut kredisi programı başlatılabilir. Bu tür politikalar, belirli ekonomik hedeflere ulaşmak için kredi akışını etkilemeyi amaçlar.

    Negatif faiz politikası: Bazı merkez bankaları, ekonomik büyümeyi teşvik etmek veya enflasyonu artırmak amacıyla negatif faiz politikasını kullanabilir. Bu politika, bankalara merkez bankası hesaplarında tutulan mevduatlardan faiz almak veya aşırı likiditeyi cezalandırmak suretiyle ekonomik aktörleri teşvik etmeyi amaçlar. Negatif faiz oranları, tasarruf yerine harcamaları teşvik edebilir.

    Bu araçlar, merkez bankalarının para politikasını uygulama ve ekonomik hedeflerine ulaşma sürecinde kullandıkları çeşitli politika araçlarıdır. Her bir araç, ekonomik koşullar, hedefler ve politika yapıcıların tercihlerine bağlı olarak farklı şekillerde kullanılabilir. Merkez bankaları, genellikle bu araçları bir arada kullanarak ekonomik istikrarı ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemeyi hedefler.

    *Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

    Devamını Oku

    Piyasa senaryoları

    Piyasa senaryoları
    3

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Kale Gündem – Piyasa senaryoları aksiyon filmlerini aratmıyor. Ankara’da baş döndürücü bir atama trafiği var. Kurulan yeni hükümetin bürokrasi atamaları hızla devam ediyor. Ekonominin dümenine Mehmet Şimşek’in geçmesiyle büyük bir beklenti oluşmuştu. Piyasalar tarafından satın alınan bu gelişmelerden sonra geçen hafta önemli kurumlara atamalar yapıldı. Ortodoks politikalara geri dönüş yaşanması beklenen yeni ekonomi ekibinin en kritik kuruma yaptığı atama da Merkez Bankası koltuğu oldu. Hafize Gaye Erkan hem ilk kadın başkan seçildi hem de en genç Merkez Bankası Başkanı oldu. Eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı olarak atandı. En başarısız MB Başkanı olarak tarihe geçen Kacvıoğlu’nun BDDK’ya atanması, piyasalarda oluşan iyimser havaya biraz gölge düşürdü. Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan’ın uygulayacakları politikalarda baskı hissedip hissetmeyeceğini zaman gösterecek ancak Kavcıoğlu ataması ile Erdoğan ipleri elinde tutmaya devam edecek. Kabinenin açıklanmasından sonra bürokrasinin önemli kurumlarının da atamaları yapıldı. Peki piyasalarda son durum nedir? Alt başlıklar halinde kısaca değinelim.

    Döviz kuru

    Merkez Bankası’nın döviz kurunun ‘adil seviyeye’ ulaşmasına izin vermesi için TL’nin yüzde 10 değer kaybetmesine izin verdiği geçen hafta dolar kuru 23.50’e kadar yükseldi. Henüz olması gereken seviyeye ulaşmayan kura müdahale edilir mi? 22 Haziran’da Para Politikası Kurulu (PPK) toplanacak. Şahap Kavcıoğlu detayının altını çizmemin nedeni budur aslında. PPK’de faizin 650 baz puan artırılarak yüzde 15’e çıkarılacağı, daha sonra kademeli artırılacağı konuşulan senaryolar arasında. Ancak işverenlerin bundan çok fazla etkilenecek olmasından dolayı istihdama olumsuz yansımasından endişe ediliyor. Diğer tarafta yaz sezonundan elde edilecek turizm gelirleri ile cari açığın düşmesi için de kurun yukarda olması politikacıların işine yarıyor. Faiz artışlarıyla enflasyonun dizginlenmesi ve kurun makul seviyeye getirilmesi gerekiyor. Ancak bu senaryoya mevcut politikacıların ‘nas ekonomisi’ söylemi engel olmaktadır. Diğer bir seçenek ise daha önce denen ve örtülü faiz artışlarıyla dengelenmeye çalışılan kur politikasının başarısız sonuçları ortada dururken, aynı yolu tekrar denemenin ‘rasyonel ekonomi’ politikalarına dönüş sinyali veren yeni ekonomi yönetiminin güven kaybına sebep olacak.

    Haftaya devam edelim.

    *Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

    Devamını Oku

    Başka seçenek yok!

    Başka seçenek yok!
    4

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Kale Gündem – Yeni kabine açıklandı. Beklendiği gibi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek oldu. Yeni Ekonomi Modeli (YEM) ile çok büyük yapısal sorunlara neden olan eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati görevi teslim ederken “Oh be!” diyerek Mehmet Şimşek`i ağır ekonomik tablo ile baş başa bıraktı. Şimşek durumun farkında olacak ki yaptığı kısa konuşmada net mesajlar verdi. Şu cümleler Şimşek`e ait: “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi, özlenen refaha ulaşmamızda anahtar olacaktır. Küresel zorlukların, jeopolitik gerginliklerin arttığı bir konjonktürde, kurumsal kalite ve kapasitemizi güçlendirerek makro finansal istikrarı önceliklendireceğiz.”

    Şimşekler çaktı!

    Bir önceki dönemin aynı hükümetinin bakanından görevi devralan yeni bakanın kurduğu cümleler tablonun ne kadar vahim olduğunun açık göstergesidir. Mehmet Şimşek uluslararası piyasalarda güven duyulan ve büyük fonları yönetmiş birisidir. Ekonominin net fotoğrafını çekmeden yapacağı reformların karşılığının olmayacağını en iyisi kendisi bilir. Güçlü bir siyasi figür olan Erdoğan`a rağmen kendine ne kadar alan açabileceğini zaman gösterecek. 2018 yılında Başbakan Yardımcı iken kullandığı bir cümle akıllardaki tazeliğini koruyor, “Yağmur yağacak. Çatıyı güneşliyken tamir etmek lazım” demişti. Şimşek ekonomiden ayrıldı ve yağmur değil adeta taş yağdı! Sermaye transferleri uğruna bütün uyarılara kulağını tıkayan ekonomi yönetimi, iktisat biliminde hiçbir karşılığı olmayan ve 1970`li yıllarda denenen modelleri bir kez daha denedi. Epistemolojik kopuş gibi ekonomi literatüründe karşılığı olmayan garip açıklamalarla süreç heba edildi. Karşılığını bütün toplum ağır bir şekilde ödedi ve belli ki ödemeye devam edecek. Şimşek`in rasyonel zemine dönmekten başka seçenek olmadığını hatırlatmasının nedeni budur. Belli ki acı bir reçete toplumu bekliyor. Ne kadar acıtacağına ise politikacıların alacağı kararlar belirleyecek.

    Enflasyon düştü!

    Milyonları ilgilendiren Mayıs ayı enflasyon verileri açıklandı. İlk 6 ayda enflasyon farkını alacak memur ve emekliler ile asgari ücret zammı bekleyen çalışanların ilk 6 ayda alacağı zamlar da neredeyse belli oldu. Özellikle asgari ücret tarafına değinmek istiyorum. Bir aylık bedava doğal gazın etkisiyle enflasyon aylık bazda 0,04 olarak gerçekleşti. Yıllık bazda ise 39,59`a geriledi. Haziran ayı enflasyonu ile birlikte ilk 6 ayın enflasyon farkını alacak olan memur ve emekliler ile yüksek zam bekleyen milyonlarca asgari ücretlinin hayalleri 2024 yılına kaldı.

    *Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

    Devamını Oku

    Öngörü

    Öngörü
    4

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Kale Gündem – Geçen hafta bu köşede Süleyman Demirel’in bir sözünü paylaşmış ve bir öngörüde bulunmuştum. Çok değil bir hafta sonrasında yazdıklarımın aynısı dün gece sonuçlanan cumhurbaşkanlığı seçimiyle gerçekleşmiş oldu. Dolayısıyla aynı yazıyı bir kez daha istifadenize sunuyorum. Tencere iktidar paradoksu geçerliliğini yitirdi ve toplum sosyolojisini iyi okuyan politikacıların bir kez daha kazandığı sonuçlar ortaya çıktı.

    “Tencere iktidar paradoksu”

    Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e atfedilen bir söz vardır: “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.” Ancak bu söz sanırım AK Parti hükümetleri döneminde geçerliliğini yitirdi. Zira AK Parti seçmeni oy verirken tencerenin dolup dolmadığına bakmıyor. Aç kalmayı göze alıyor fakat yine de iktidar partisinden vazgeçmiyor. O halde iktidar karşıtı politika yapan muhalefetin seçmenleri ikna etmek için daha farklı argümanlara ihtiyacı vardır. Patates-soğan fiyatlarının da herhangi bir geçerliliği olmadığına göre ekonomi alanında daha farklı çözüm önerilerine odaklanmaları gerekmektedir.

    Benim amacım muhalefete yol göstermek falan da değil. Uzun yıllar AK Parti iktidarında Ekonomi Bakanlığı yapmış politikacılar hali hazırda muhalefet bileşenlerini oluşturuyor. Ancak yine de söylemleri toplumda yeterince karşılık bulamıyor. Zira Türk toplumunun oy verme refleksleri çok farklı bir sosyolojiye dayanıyor. Tarihte süregelen bir lider kültü peşinden gitme alışkanlığı var. O lider güçlü, karizmatik ve sürekli dünyaya meydan okuyan biri olunca da tencereyi kimse umursamıyor. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu insanı açıdan iyi biri olabilir. Devlet tecrübesine bir de uzun yıllar boyunca CHP’de verdiği mücadelede siyasi tecrübe de kazanmış olabilir ama yetmiyor işte! Batı demokrasileri için ideal bir aday olabilecek Kemal Kılıçdaroğlu, Türk toplumunun siyaset sosyolojisi açısından pek de tercih edilecek bir adar profili değil. Ben CHP seçmeni değilim. Sadece Cumhurbaşkanı adayı olduğu için seçim başarısı üzerine bir analiz yapıyorum. Evet bu köşede genelde ekonomi yazıyorum ancak ekonomi tek başına değerlendirilecek bir alan değildir. Amacım politik bir yazı yazmak da değildir. Zira politikadan da anlamam ama ekonomiyi değerlendirirken birçok parametreyi de göz önünde bulundurmak zorundasınız. Sonuçta 28 Mayıs 2023 tarihinde bir cumhurbaşkanı seçilecek ve bu ülkeyi beş yıllığına yönetecek. Aday profili ve söylemlerinin toplum üzerindeki etkilerini değerlendirmek de istatistik biliminin alanına girer ve dolayısıyla ekonomi bilimine de etki eder.

    Aday profillerinin seçmene etkisi

    Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz bir tarafa bırakarak Tayyip Erdoğan ile ilgili düşüncelerimi de ifade etmek isterim. 21 yıldır ülkeyi tek başına yöneten bir politikacıya karşı yarışacaksanız politikalarınızı ona göre yapmak zorundasınız. Seçmenlerine her türlü politikayı kabul ettiren bir liderden bahsediyorum. Yaptığı her şeyde bir hikmet aranan bir aday profili ile yarışacaksanız işiniz hiç de kolay değildir. Üstelik devletin bütün imkanlarını seçimde kullanma olanağına sahip iken atacağınız adımlarda kırk defa hesap yapmak zorundasınız.

    Birkaç soruyla konuyu açayım:

    1-) Deprem bölgesinde neden muhalefet oy alamadı?

    2-) Ekonomik buhran yaşanırken muhalefetin ekonomi vaatleri toplum tarafından neden inandırıcı bulunmadı?

    3-) Oldukça başarılı bir kampanya yürüten muhalefet neden yüzde 50’yi aşamadı?

    Gibi soruları çoğaltmak mümkündür ama ne demek istediğim anlaşıldı sanırım. O halde yukardaki sorulara ve benzerlerine kısaca cevap vererek yazıyı noktalayayım.

    Deprem bölgesindeki toplumun kahir ekseriyeti muhafazakar ve inanç bağları kuvvetli bir seçmen. Oy davranışları yaşadıkları felaketten dolayı hemen değişecek bir seçmen kitlesi değil. İçinde bulundukları sıkıntılı durumdan yine mevcut politikacılar sayesinde çıkacaklarına inanıyorlar. Demek ki muhalefetin ikna gücü ve oradaki vatandaşlarla iletişim kurma konusunda eksikleri var. İkinci olarak yazdığım madde başlığa da koyduğum durumun aynısı. Boş tencere paradoksu AK Parti ve onun toplumun kahir ekseriyeti tarafından karizmatik lider olarak kabul edilen Tayyip Erdoğan faktöründen dolayı seçmen tarafından pek de önemsenen bir durum değil. Muhalefetin kampanyasını eski yıllara göre başarılı bulduğumu söyleyebilirim ancak bir şerh düşmem gerekiyor. Sahil şehirlerine sıkışmış bir muhalefetin daha muhafazakar ve milliyetçi olan Orta Anadolu ve doğu bölgelerinde daha fazla mesai harcamaları gerekiyor. Zira orada geçmişten gelen endişeler de eklenince ekonomik darboğazda olsalar dahi seçmenin oy eğilimi değişmiyor.

    Muhalefetin seçim kazanması için karizmatik bir lidere ihtiyacı var. Özellikle yeni nesil ile diyalog kurabilen ve onları aynı duyguyu ve düşünce etrafında birleştirecek biri olmalıdır.

    Sonuç olarak muhalefetin seçim kazanması için politikanın gerçeklerine göre hareket etmesi gerekiyor.

    *Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

    Devamını Oku

    Tencere iktidar paradoksu

    Tencere iktidar paradoksu
    3

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Kale Gündem – Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e atfedilen bir söz vardır: “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.” Ancak bu söz sanırım AK Parti hükûmetleri döneminde geçerliliğini yitirdi. Zira AK Parti seçmeni oy verirken tencerenin dolup dolmadığına bakmıyor. Aç kalmayı göze alıyor fakat yine de iktidar partisinden vazgeçmiyor. O halde iktidar karşıtı politika yapan muhalefetin seçmenleri ikna etmek için daha farklı argümanlara ihtiyacı vardır. Patates-soğan fiyatlarının dahi herhangi bir geçerliliği olmadığına göre ekonomi alanında daha farklı çözüm önerilerine odaklanmaları gerekmektedir.

    Benim amacım muhalefete yol göstermek falan da değil. Uzun yıllar AK Parti iktidarında ekonomi bakanlığı yapmış politikacılar hali hazırda muhalefet bileşenlerini oluşturuyor. Ancak yine de söylemleri toplumda yeterince karşılık bulamıyor. Zira Türk toplumunun oy verme refleksleri çok farklı bir sosyolojiye dayanıyor. Tarihte süregelen bir lider kültü peşinden gitme alışkanlığı var. O lider güçlü, karizmatik ve sürekli dünyaya meydan okuyan biri olunca da tencereyi kimse umursamıyor. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu insanı açıdan iyi biri olabilir. Devlet tecrübesine bir de uzun yıllar boyunca CHP’de verdiği mücadelede siyasi tecrübe de kazanmış olabilir ama yetmiyor işte! Batı demokrasileri için ideal bir aday olabilecek Kemal Kılıçdaroğlu, Türk toplumunun siyaset sosyolojisi açısından pek de tercih edilecek bir aday profili değil. Ben CHP seçmeni değilim. Sadece cumhurbaşkanı adayı olduğu için seçim başarısı üzerine bir analiz yapıyorum. Evet bu köşede genelde ekonomi yazıyorum ancak ekonomi tek başına değerlendirilecek bir alan değildir. Amacım politik bir yazı yazmakta değildir. Zira politikadan da anlamam ama ekonomiyi değerlendirirken birçok parametreyi de göz önünde bulundurmak zorundasınız. Sonuçta 28 Mayıs tarihinde bir cumhurbaşkanı seçilecek ve bu ülkeyi beş yıllığına yönetecek. Aday profili ve söylemlerinin toplum üzerindeki etkilerini değerlendirmek de istatistik biliminin alanına girer ve dolayısıyla ekonomi bilimine de etki eder.

    Aday profillerinin seçmene etkisi

    Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz bir tarafa bırakarak Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili düşüncelerimi de ifade etmek isterim. 21 yıldır ülkeyi tek başına yöneten bir politikacıya karşı yarışacaksanız politikalarınızı ona göre yapmak zorundasınız. Seçmenlerine her türlü politikayı kabul ettiren bir liderden bahsediyorum. Yaptığı her şeyde bir hikmet aranan bir aday profili ile yarışacaksanız işiniz hiç de kolay değildir. Üstelik devletin bütün imkanlarını seçimde kullanma olanağına sahip iken atacağınız adımlarda kırk defa hesap yapmak zorundasınız. Birkaç soruyla konuyu açayım.

    1.    Deprem bölgesinde neden muhalefet oy alamadı?

    2.    Ekonomik buhran yaşanırken muhalefetin ekonomi vaatleri toplum tarafından neden inandırıcı bulunmadı?

    3.    Oldukça başarılı bir kampanya yürüten muhalefet neden yüzde 50’yi aşamadı?

    Gibi soruları çoğaltmak mümkündür ama ne demek istediğim anlaşıldı sanırım. O halde yukardaki sorulara ve benzerlerine kısaca cevap vererek yazıyı noktalayayım.

    Deprem bölgesindeki toplumun kahir ekseriyeti muhafazakar ve inanç bağları kuvvetli bir seçmen. Oy davranışları yaşadıkları felaketten dolayı hemen değişecek bir seçmen kitlesi değil. İçinde bulundukları sıkıntılı durumdan yine mevcut politikacılar sayesinde çıkacaklarına inanıyorlar. Demek ki muhalefetin ikna gücü ve oradaki vatandaşlarla iletişim kurma konusunda eksikleri var. İkinci olarak yazdığım madde başlığa da koyduğum durumun aynısı. Boş tencere paradoksu AK Parti ve onun toplumun kahir ekseriyeti tarafından karizmatik lider olarak kabul edilen Recep Tayyip Erdoğan faktöründen dolayı seçmen tarafından pek önemsenen bir durum değil. Muhalefetin kampanyasını eski yıllara göre başarılı bulduğumu söyleyebilirim ancak bir şerh düşmem gerekiyor. Sahil şehirlerine sıkışmış bir muhalefetin daha muhafazakar ve milliyetçi olan orta Anadolu ve doğu bölgelerine daha fazla mesai harcamaları gerekiyor. Zira orada geçmişten gelen endişeler de eklenince ekonomik darboğazda olsalar dahi seçmenin oy eğilimi değişmiyor.

    Sonuç olarak muhalefetin seçim kazanması için karizmatik bir lidere ihtiyacı var. Özellikle yeni nesil ile diyalog kurabilen ve onları aynı duyguyu ve düşünce etrafında birleştirecek biri olmalıdır.

    Bir soruyla bitireyim, neden muhalefet her seçim akşamında sessizliğe gömülüyor?

    *Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

    Devamını Oku

    Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.